Fare İle Deve
Çok eskiden, kendini beğenmiş şımarık bir fare ile, akıllı ve alçak gönüllü bir deve yaşardı.
Bir gün karşılaşıp arkadaş oldular.
Fare:
-Sana kılavuzluk etmeliyim! dedi...Yularından çekip istediğim yere götürmeliyim!...
Deve arkadaşının küstahça teklifine razı oldu. Bir süre gittikten sonra küçük bir dere kenarına ulaştılar.
Devenin diz kapaklarına bile ulaşmayan su, Fare için uçsuz bucaksız bir deniz gibiydi...
-Ben buradan geçemem diye fısıldadı korkuyla...
Deve:-Ne bekliyorsun? diye çıkıştı. Kılavuz önden gider, dal bakalım suya...
-Ama... diye kekeledi Fare, görmüyor musun su çok derin?
Fare mahcup olmuş, boyundan büyük işlere giriştiği için kıpkırmızı kesilmişti...
-Sizin için küçük ama, bana göre çok büyük bir su....diye inledi. Ben artık kılavuz olmaktan vazgeçiyorum. Keşke daha önceden düşünseydim de boyumdan büyük işlere girişmeseydim.
-Evet, dedi Deve, yumuşak bir sesle, herkes kendi haddini bilmeli ve asla aldatıcı gurura kapılmamalı..
Sözün Özü: İnsanoğlu
ölünce kabre kefenden başka bir şey götüremediğini bildiği halde nedir bu kibir
bu gurur bu gösteriş... Ayrıca bu dünyada büyük ya da küçük zengin ya da fakir
herkesin sadece insan olduğu için değeri var. Diğer sahip olunan şeyler sadece
Allah in bizlere bir süreliğine bahşettiği nimetler ve herkesin ayrı
üstünlükleri var. Hem nerden biliyoruz ki bizimde bir gün kınadığımız küçük gördüğümüz
kişilerin durumuna düşmeyeceğimizi? Kimse en iyi yada en büyük değil. Büyüğün daha büyüğü, iyinin daha iyisi var. Devenin s öylediği gibi : herkes kendi haddini bilmeli ve asla aldatıcı gurura kapılmamalı..
Kaynak: Mesnevi
Yorumlar
Yorum Gönder