Kayıtlar

Ekim, 2013 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Yaklasim Farki- Birbirini Yermek Yerine Yüceltmek

Bir adam kötü yoldan para kazanıp bununla kendisine bir inek alır.  Neden sonra, yaptıklarından pişman olur ve hiç olmazsa iyi bir şey yapmış olmak için bunu Hacı Bektas Veli'nin dergâhına kurban olarak bağışlamak ister.  O zamanlar dergâhlar ayni zamanda aşevi işlevi görüyordur. Durumu Hacı Bektas Veli'ye anlatır ve Hacı Bektas Veli  ' helal değildir ' diye bu kurbanı geri çevirir. Bunun üzerine adam Mevlevi dergâhına gider ve ayni durumu Mevlana'ya anlatır . Mevlana ise ; bu hediyeyi kabul eder.  Adam ayni şeyi Hacı Bektas Veli'ye de anlattığını ama onun bunu kabul  etmemiş olduğunu söyler ve Mevlana'ya bunun sebebini sorar.  Mevlana söyle der:  - Biz bir karga isek Hacı Bektas Veli bir şahin gibidir.  Öyle her leşe konmaz.  O yüzden senin bu hediyeni biz kabul ederiz ama o kabul etmeyebilir. Adam üşenmez kalkar Hacı Bektas dergâhı'na gider ve Hacı Bektas Veli'ye,  Mevlana'nın kurbanı kabul ettiğini söyleyip bunun sebebini bir de Hac

Keramet

Ebû Yezîd (i Bestâmî r.h.) Hazretlerine;  -"Falanca kişi suyun üzerinde yürüyor!" dediler.  O:  "Balıklar ondan daha güzel yüzüyor ve suyun üzerinde yü­rüyorlar!" dedi. Yine kendisine denildi: -"Falanca kişi, hava'da uçuyor!"  O buyurdu: "Kuşlar ondan daha güzel havada uçuyorlar!" Halbuki Şeyh Hazretleri'nin kendi hali de bu idi... (O da havada uçuyor ve suyun üzerinde yürüyordu.) Kendisine denildi: -"Falanca kişi Mekke'ye gidiyor ve aynı gün geri dönüyor!" O: "Şeytan bundan daha güzelini yapıyor!" dedi.  ş eytan, şeytan olma haliyle yeryüzü onun için duruluyor o bir lahzada bütün dünyayı dolaşabiliyor. Halbuki şeytan mel'ûndur. Allâh-ü Teâlâ Hazretleri'nin la'netindedir... Hakikî tayy (uçmak), dünyevî mesafelerin senden dürülmesi ve böylece senin âhireti sana, dünyadan daha yakın olduğunu görmendir. Çünkü arz (dünya) sana dürülür. O zaman sen, şehirlerden istediğin yerde olursun. Çünkü

Zilhicce’nin Son Gecesi Yapılacak İbadet

Zilhicce’nin son gecesi ( 2 Kasim 2013 ) mümkünse bir Tesbih Namazı kılınır ve bir Hatm-i Enbiyâ yapılır. Kezâ, Zilhicce’nin son gecesi, akşam ile yatsı arası, 10 rek’at namaz kılınır.   Namaza şöyle niyet edilir: “Yâ Rabbî, geçen seneyi benden râzı olarak ayır. Sâdır olan isyânımı hasenâta tebdîl eyle. Beni hidâyet-i ilâhiyene ve rızâ-yı ilâhîne mazhar eyle.” Her rek’atte; 7 Fâtiha-i Şerîfe, 7 Âyetü’l-Kürsî, 7 İhlâs-ı Şerîf okunur. İki rek’atte bir selâm verilir. Namazdan sonra, mümkünse en az 11 tevhîd, 11 istiğfâr, 11 salevât-ı şerîfe okunur ve duâ edilir. Zilhiccenin son günü, aynı zamanda senenin son günüdür. Bu günde mümkünse oruçlu bulunmak fazîletli bir ibâdettir. Kaynak: Fazilet Nesriyat

MUHARREM AYI

Muharrem ayı, hicrî senenin birinci ayıdır. Bu ayın ilk gecesi, ( 3 Kasim 2013 ) akşam ile yatsı arasında Allâhü Teâlâ’nın rızâsı için iki rek’at namaz kılınır. Namaza şöyle niyet edilir: “Yâ Rabbi, bizi yetiştirmiş olduğun bu seneyi hakkımızda mübârek kılman; afv-ı ilâhine, feyz-i ilâhîne mazhar kılman; dünyevî ve uhrevî saâdetlere nâil eylemen için.” Allâhü Ekber. Her iki rek’atte 7 Fâtiha-i Şerîfe, 7 Âyetü’l-Kürsî, 7 İhlâs-ı Şerif okunur. Namazdan sonra: 11 defa: “Lâ ilâhe illallâhü vahdehû lâ şerîke leh, lehü’l-mülkü ve lehü’l-hamdü yuhyî ve yümît, ve hüve hayyün lâ yemût, biyedihi’l-hayr, ve hüve alâ külli şey’in kadîr.” 11 İstiğfâr-ı Şerîf, 11 Salavât-ı Şerîfe okunup duâ yapılır. Duâda, geçmiş senenin günâhlarının affı ve yeni seneye günahsız girmek için ilticâ edilir. Muharremin birinci gecesi ayrıca şu şekilde niyet ederek bir Tesbîh Namazı kılınır: “Yâ Rabbi, bu yeni senede beni mağfiret-i ilâhiyene, rızâ-yı ilâhîne ve hidâyet-i ilâhîyene mazhar eyle

Muharrem Ayının Birinci Gününde Ne Yapılır?

Muharremin birinci gününde ( 4 Kasim 2013) , her birinde besmele çekerek, bir defada 1000 İhlâs-ı Şerîf okuyanları, Cenâb-ı Hak lütfuyla, keremiyle bu âlemden kul borcu ile huzûruna getirmeyecektir. Muharrem ayının birinden onuna kadar 10 gün oruç tutmak fazîletli ibâdetlerdendir. Bu on günlük orucu tutamayanlar, mümkünse 8, 9 ve 10. günlerde oruç tutmalıdırlar. Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) 9. günü seferde bulunduğundan yalnız 10. günü oruç tutmuşlar ve “Sağ olursak gelecek sene 9. günü de tutarız.” buyurmuşlardır. Bu ayın perşembe, cuma, cumartesi günlerinde peş peşe oruç tutulursa 900 senelik nâfile oruç sevâbı verili r. (Duâ ve İbâdetler, Fazîlet Neşriyat)

Tesbih Namazı

Tesbih namazı, mendup (sevabı çok) olan namazlardan biridir. Arapça bir kelime olan tesbih, Allah`ı noksan sıfatlardan tenzih etme ve ululama manasına gelir.   Dört rekat olan bu namazda üçyüz defa "Suhhânallahi velhamdü lillâhi ve la ilâhe illallahu vellalâhu ekber" dendiği için bu adı almıştır. Tesbih namazının belli bir vakti yoktur. Kerahet vakitlerinin dışında her zaman kılınabilir. Bu namazı dört rekat olarak kılmak mümkün olduğu gibi, iki rekatın sonunda selam vermek suretiyle, ayrı ayrı ikişer rekat halinde kılmak da mümkündür (Vehbe ez-Zuhavlî, el-Fıkhu`l-İslâmî ve Edilletühü, Dımaşk, 1984, II, 49). Tesbih Namaz ın ın K ıl ın ı ş ı Dört rekat namaz kılarsın,  her rekatında Fatiha suresini ve başka bir sure okursun.  Birinci rekatta kıraatı bitirdikten sonra,  ayakta iken on beş defa: "Sübhanellâhi velhamdu lillâhi ve lâ ilahe illallahu vellâhu ekber"  dedikten sonra rükua varırsın ve  aynı tesbihi on defa rükûda  söylersin. Sonra başını kaldırıp,  ay

Pişmanlık

Denir ki: Pişmanlık dörttür. (Birincisi:) Bir güne pişman olmaktır. O da kişinin gıdasını almadan evinden çıkmasıdır. (İkincisi:) Yıllık pişmanlıktır. Kişinin vaktinde zirâatı terketmesidir. (Üçüncüsü:) Bir ömre pişman olmaktır. Kişinin kendisiyle her yönden uyum içinde olmadığı birisiyle evlenmesidir. (Dördüncüsü:) Ebedî pişmanlıktır. Allah'ın emirlerini terket-mektir. Sadece kitabı okumak (ve Kur'an ile amel etmemek) içi zehirlenmiş bir kişinin bedenin dışına ilâç sürmesi gibidir. Elbette okunan Kur'an-ı Kerim ile amel etmek gerekir. Önünde duran dizi dizi tıp kitablarına bakan hasta; mahir bir doktora muayene olup, o tıp kitablarında yazılı olan ilaçlan kullanmadıkça, tıp kitablarına ve ilaçlara bakmak ona fayda veremez.  Efendimiz (s.a.v.) Hazretleri'nin ahlâkı Kur'ân-ı Kerim idi. Yani Efendimiz (s.a.v.) Hazretleri, Kur'an-ı Kerim'in emirlerine bağlanır ve yasaklarından kaçınırdı. Kaynak: Ruhul Beyan

Yalan ve İftira

Yalan ve İftira son derece kötü ve tahrip edici bir hadisedir. Hem iftirayı yapan ve hem de kendisine iftira edilen kimse için oldukça rahatsız edici bir tutumdur. İftira sonucunda insanlar arasındaki sevgi ve dostluk bağları zayıflar; dayanışma gücü ortadan kalkar. İnsanlar birbirine güven duymaz olurlar. Bu güvensizlik, bir toplumun sosyal hayatını tamamen felce uğratan yıkıcı bir etki yapar. Yalan ve İftira, toplumdaki güzellikleri yakıp bitiren bir ateş gibidir. İftira, toplumda adaletin tam olarak etkisini kaybettiği zamanlarda yaygınlaşabilen bir sosyal ve ahlaki hastalıktır. Çünkü adaletsizlik ve takipsizlik, kotu fiillerin yaygınlaşmasına ve artmasına yol açan bir başıboşluğa sebep olmaktadır.  İftira eden kimse, bununla amacına ulaşamaz ve sonunda dünyevi ve uhrevi bakımdan kendisi zararlı çıkar. Peygamberimiz ( A.SM) " İftira eden kimse zarara uğramıştır" buyurur.  Günümüzde fertlerin birbirine iftirası yanında basın ve yayın yoluyla da iftiralar yapılm

Kul Hakkı - İmâmı Âzam ile Mecûsî

İ mam-ı Azam Ebû Hanife (r.h.) hazretlerinin bâzı mecûsîlerden alacağı vardı. Alacağını istemek için mecûsînin evine gitti. Mecûsinin evinin kapısına vardığında, ayakkabıları necasete bulaştı. İmâm-ı Âzam Ebû Hanife hazretleri, ayakkabılarına bulaşan necaseti yani pisliği temizleyip atarken. pislik mecûsî adamın evinin duvarına sıçradı. Imâm-ı Âzam Ebû hanife hazretleri hayret ettiler. Kendi kendine şöyle düşündü: -"Eğer ben bu pisliği mecüsînin duvannda olduğu gibi bırakırsam, duvarı çirkin görünür. Eğer duvarı kazıp çıkaracak olursam, adamın duvarının toprakları ve boyası dökülür. İmâm-ı Âzam Ebû hanife hazretleri, hemen evin kapısını çaldı. Bir cariye (kadın hizmetçi) kapıyı açtı. İmâm-ı Âzam ona: -"Efendine söyle Ebû Hanife kapıda kendisini beklediğini söyle, "dedi. Mecûsî çıktı. İmâm-ı Âzam Ebû hanife hazretlerini görünce malını istediğini zannetti. Borcunu ödeyemediği veya ödeyemeceği için özür dilemeğe başladı. İmâm-ı Âzam Ebû Hanife hazretleri, -&q

Cennet Dört Kişiye Müştaktır

Ve bâzı haberlerde şöyle varid oldu: Cennetler dört kişiye müştaktır:  1 - Ramazan-ı şerif orucunu tutan, 2- Kur'ân-ı Kerim okuyan, 3- Dilini muhafaza eden 4- Ve komşularına yemek yedirip içiren. Muhakkak ki, Allahü Teâlâ hazretleri, müslüman kulun günahlarını iftar vaktinde bağışlar. Ayaklarıyla kendisine yürüdükleri (günahları), elleriyle kendisini kabzettiği şeyleri, iki gözünün bakmasından doğan günahları, kulaklarının işittiği günahları, dilinin konuştukları ve kalbine akan havadisten dolayı, Allah kulunu bağışlar. Kaynak: Ruhul Beyan-Bursevi Hazretleri

Duanın Kabul Edildiği Bâzı Mekânlar

1- Kabe ilk görüldüğü ân, 2- Üç büyük mescid görüldüğü ân,  a) Mescid-i Haram, b) Mescid-i Nebevî, c) Mescid-i Aksa, 3- En'âm sûresinin 124'ncü âyetinde bulunan iki lafzatüllah arasında durulup dua edildiği zaman. O mübarek âyet şudur: "Bunlara bir âyet geldiği zaman, "Allah'ın peygamberle-rine verilen risâlet, aynıyla bizlere verilmedikçe sana asla iymân etmeyiz," diyorlar. Allah, risâletini nereye tevdi* edeceğini daha iyi bilir... Mekkârlıklanndan dolayı öyle mücrimlere, yarın Allah yanında, hem bir küçüklük, hem pek şiddetli bir azap isabet edecek. 4- Tavafta yapılan dua, 5- Mültezem'de (kâbenin kapısında) yapılan dua, 6- Zemzem kuyusunun yanında, 7- Zemzem suyunu içerken, 8- Safa ve Merve (tepelerinin) üzerinde,  9- Safa ile Merve arasında sa'y yaparken, 10- Makam-ı ibrahim'in arkasında,  11 - Arafatta,  12-Müzdelifede, 13- Minâ'da, 14- Üç Cemerâtta; hacda üç yerde şeytana taş attıktan sonra,  10-Pey

Sabreden, Şükredenden Daha Faziletlidir

Haberde şöyle buyurulmuştur: "Kendilerine mükâfat ve amellerinin karşılığı verilmesi için dünyâ ehlinden "şükredenler" getirilir. Ve ardın da "sabredenler" getirilir. Allahü Teâlâ hazretleri, şükredenleri işaret ederek, sabredenlere şöyle der: -"Bu kendisine verdiğim nimetlere şükreden kişidir. Seni ise dünyâda mübtelâ kıldım. Sana belâ verdim; seni sabır ile imtihan ettim. Sen sabrettin. Onun için senin ecir ve mükâfatını fazla fazla vereceğim." Bunun üzerine şükredenlere verilen mükafatın kat kat fazlası sabredenlere verilir. Hakîkaten nefsin terbiye ve güzel ahlakı, tevhîd ve kendisine mahsus tarik ile mümkündür. İmanın aslı, tevhîd ve şehâdetle hasıl olduğu gibi...  Kaynak: Ruhul Beyan Tefsiri-Bursevi Hazretleri

Çocuk Vefat Ederse

"Kulun çocuğu ölünce, Allahü Teâlâ ölümle alâkalı meleklere buyurur: -"Siz kulumun çocuğunu mu aldınız?" Onlar: -"Evet derler. Allah yine buyurur: -"Siz kulumun kalbinin mevyesini mi aldınız?" Onlar: -"Evet derler. Allah buyurur: -"Kulum ne söyledi?" Onlar: -"Ya Rabbi! Kulun sana hamdetti ve istircâ'da bulundu. Yâni: kulun sana teslim olup: " inna lillahi ve Inna ilieyhi râciûn; Biz Allah'ınız ve nihayet O'na döneceğiz " dedi. Allah, meleklere emreder:  -"Kuluma Cennette bir köşk yapın ve o köşke " Hamd evi" adını verin. Bâzı ma'rifet ehli buyurdular: " Gaybı taleb etmek, ya mal ile olur, ya nefis ile olur, yâ akrabalar ile olur, ya kalb ile olur veya ruh ile olur. Mâl ile icabet eden kurtulur. Nefis ile icabet eden dereceler alır. Kim akraba ve yakınlarını kaybetmeye sabrederse, o kişi, kaybettiğinin yerine geçen birine ve yakınlığa kavuşur Kaynak: Tirmizi; Mev

İcabetin Büyük Sırrı

Molla Fenâri "Tefsîr'ul-Fatiha" isimli eserinde buyurdular: Duanın sıhhati için sağlıklı bir şekilde Allah'ın huzurunda olduğunu tasavvur etmek ve kalbi orada hazır etmenin icabette büyük bir eseri ve etkisi vardır. Efendimiz (s.a.v.) hazretleri buna itibâr ettiler. Hazret-i Ali (r.a.)'a dua öğrettiklerinde buna teşvik ettiler. Efendimiz (s.a.v.) hazretlerinin, Hazret-i Ali (r.a.) 'a öğrettiği duaların içinde şöyle bir dua vardı: "Hazret-i Ali (r.a.)'dan rivayet olundu: Efendimiz (s.a.v.) hazretleri bana, şöyle dua et dedi"Allahım Bana hidâyet ver ve beni doğruluk ve istikamet üzere bulundur. Ve duanda doğru yolu hidâyet bulmanı ve doğrulardan nasibin olan doğruluğu zikret. Efendimiz (s.a.v.) hazretleri, Hazret-i Ali (r.a.)'a dua vaktinde bu iki işi aklına getirmeyi ve kalbinde hazır etmeyi emir buyurdu. Bu icabetin sırrıdır. Peygamberlerin, kâmil insanların, benzerlerinin ve dualarının kabul olunmalarının büyük sırrı budur.

Her Şeyde Güzel Bir Taraf Görmek

İsâ Aleyhisselâm'dan rivayet olunduğu: İsâ  leyhisselâm. havarileriyle bir köpek leşine uğradılar. Havariler, burunlarını kapatıp: -"Bu leş ne pis kokuyor," dediler. (1/278) İsa Aleyhisselâm şöyle buyurdu: -"Ne güzel beyaz dişleri var! Dişlerinin beyazlığı ne güzel," buyurdu. Isa aleyhisselâm, bu sözleriyle, her şeyde onun en güzel tarafını zikretmenin gerekli olduğunu tenbih etmek ve insanları uyarmak istedi. Kaynak: Ruhul Beyan-Bursevi Hz

Çocuğu Bir Daha Hata Yapmamaya Yönlendirmek

Hz. Enes, Peygamberimizin yanında büyüyen onun hizmetinde bulunmaya çalışan bir çocuktu. Enes'te tüm çocuklar gibiydi. Çocukluk hataları yapardı. Verilen işleri unutup, yapmazdı. Bir iş için bir yere gönderildiği zaman yolda unutup, oyuna daldığı da olurdu. Yani her çocuk gibiydi Enes. Gül Sultan (s.a.v) bir yere gönderirdi küçük Enes’i : Sokakta çocukları görünce oynamaya başlar, niçin gittiğini unuturdu çoğu kez. Sonra hatırlardı birden unuttuğunu. Utanarak gelirdi Sevgili Peygamberimiz (s.a.v) huzuruna. Enes der ki: “O beni mahcup ve ürkek görünce:” Ne yapsın Enes? Derdi. “Onun elinde bir şey yok ki… Ona yapacağı işi Allah unutturuyor!”” Yine bir gün Efendimiz (s.a.v),Enesi bir yere göndermişti. Enes gitmek istemiyordu. Sonra bu düşüncesine pişman oldu ve gitti. Ancak sokakta oynayan arkadaşlarını görünce her şeyi unuttu. Oynamaya daldı… Çok geçmeden bir el, Enes’in ensesinden sevgiyle tuttu. Enes, döndüğünde Sevgili Gül Sultan (s.a.v) in gülümseyen

Allah' a Yakınlık

Bir Soru-Bir Cevap -Hocam, bir Müslüman olarak Allah’ı sevdiğimi ve kalbimin temiz olduğunu düşünüyorum. Ama Allah’a ne kadar yakın olduğumu merak ediyorum. Bunun için neye bakabilirim?  Gün içerisinde Allah’ı ne kadar hatırladığınıza bakabilirsiniz. Allah’ın yakın dostları bedenen dünyada dolaşırken ve insanlarla konuşurken bile kalben sürekli Allah’ın huzuru iledirler. Daha alt düzeydeki müminler de gün boyunca sık sık Allah’ı hatırlar, tefekkür eder, zikrederler.  -Allah’ı hatırlatan sebepler karşısındaki duruşunuza bakabilirsiniz. Bir duvarda Allah lafzını görünce duruşunuz değişir mi? Örneğin uzattığınız bacaklarınızı toplar mısınız?  Ezanı duyunca toparlanır mısınız? Birisi “Cenabı Allah” dediğinde yüreğinizde bir sevgili yüce dostun adını duymaktan doğan sıcak bir titreme hisseder misiniz?  -Haramın zerresinden en iğrenç pislikten bir betermiş gibi kaçar mısınız? Tek kuruş haramın sofranıza, işinize bulaşması ihtimaline karşı ince eleyip sık dokur, şüpheli şeylerd

Çocuklara Ölümü Anlatmak

Hz Fatıma, Peygamberimizin en küçük kızıydı. Annesi Hz. Hatice validemiz vefat ettiği zaman daha on yaşında idi. Hz Fatıma, annesiz, acı ve özlem dolu günler yaşarken, bu sevgili varlığı nereye gittiğini, nerede olduğunu çok merak ediyordu. Bir gün bu merakını babasına sordu: “Annem şimdi nerede?” Peygamber baba cevap verdi: “Kamıştan bir köşkün içinde…” Kamıştan bir köşk hayalinde canlandıramadı küçük Fatıma … “Şu bildiğimiz kamış mı?”  Baba, küçük kızının anlayacağı tarzda açıkladı, cennetteki köşkleri: “Hayır, hayır inciler, yakutlar ve mercanlarla süslü bir kamış.” Fatıma rahatlamıştı. Annesinin gittiği yer bu dünyadan daha iyi bir yerdi. Yakınları ölen küçük çocukların dünyasındaki en önemli kavram ve düşünceydi Fatıma’nın düşüncesi. “Şimdi o nereye gitti? Ne yapıyor?” Peygamber Efendimiz (s.a.v) kızı da her çocuğun kafasını karıştıran bu önemli düşüncesini sormuştu babasına. Verilen cevap:  çocuklara ölümü kabul ettirici ve onları ölüm konusundaki köt

İyilik-Kötülük

Yaşlı kızılderili reisi kulübesinin önünde torunuyla oturmuş,az ötede birbirleriyle boğuşup duran iki kurt köpeğini iziliyorlardı .Biri köpeklerden siyah biri ise tam tersi zıt beyazdı ve oniki yaşındaki çoçuk kendini bildi bileli o köpekler sürekli dedesinin kulübesinin önüde boğuşup duruyordu. Dedesinin sürekli göz önünde tutugu,yanından ayırmadığı iki kurt köpeği idi bunlar. Çocuk kulübeyi korumak için bir köpeğin yeterli olabilecegini düşünüyor, dedesinin iki köpeğe niçin ihtiyacı olduğunu ve renlerinin neden illada siyah ve beyaz iki zıtlıkta oldugunu merak ediyordu. Artık bunu anlama zamanı gelmişti ve merakla sordu dedesine . Yaşlı reis, bilgece gülümsemeyle torunun sırtını sıvazlayarak ... - 'Onlar benim için iki simge evlat' dedi - 'Neyin simgesi' diye sordu çocuk yine merakla... - 'İyilik ve kötülüğün simgesi. Aynen şu gördüğün köpekler gibi,iyilik ve kötülük içimizde devamlı mücadele eder dururlar. Ben bunları seyrettikçe hep bunu düşünürüm. On

Ana Baba Hakları

Ana babanın evlâdı üzerinde birçok hakları vardır. Ana babaya karşı gelmek büyük günahların en büyüklerindendir. Bu hususta birçok âyet-i kerîme ve hadîs-i şerîfler vardır. Bu âyet-i kerîmelerden bazıları şunlardır: “Onlara öff (bile) deme”  (İsrâ sûresi, âyet 23.) “Bana ve ana babana şükret. Dönüş ancak banadır.” (Lokman sûresi, âyet, 14.) Resûlullah (s.a.v.) buyurdular: “İnsanların kadınlarına karşı iffetli olunuz ki sizin kadınlarınız da iffetli olsun. Babalarınıza iyilik edin ki oğullarınız da size iyilik etsinler. Bir kimseye din kardeşi özür dileyerek gelirse -haklı olsun haksız olsun- onun özrünü kabul etsin. Eğer böyle yapmazsa (kıyâmet gününde) Kevser Havuzu’mda benim yanıma gelemez.” “Allâhü Teâlâ, ana babaya karşı gelene, devamlı şarap içene ve yaptığı iyiliği başa kakana rahmet nazarı ile bakmaz.”   Kaynak: Fazilet Takvimi

Fare İle Deve

Çok eskiden, kendini beğenmiş şımarık bir fare ile, akıllı ve alçak gönüllü bir deve yaşardı. Bir gün karşılaşıp arkadaş oldular. Fare: -Sana kılavuzluk etmeliyim! dedi...Yularından çekip istediğim yere götürmeliyim!... Deve arkadaşının küstahça teklifine razı oldu. Bir süre gittikten sonra küçük bir dere kenarına ulaştılar. Devenin diz kapaklarına bile ulaşmayan su, Fare için uçsuz bucaksız bir deniz gibiydi... -Ben buradan geçemem diye fısıldadı korkuyla... Deve:-Ne bekliyorsun? diye çıkıştı. Kılavuz önden gider, dal bakalım suya... -Ama... diye kekeledi Fare, görmüyor musun su çok derin? Fare mahcup olmuş, boyundan büyük işlere giriştiği için kıpkırmızı kesilmişti... -Sizin için küçük ama, bana göre çok büyük bir su....diye inledi. Ben artık kılavuz olmaktan vazgeçiyorum. Keşke daha önceden düşünseydim de boyumdan büyük işlere girişmeseydim. -Evet, dedi Deve, yumuşak bir sesle, herkes kendi haddini bilmeli ve asla aldatıcı gurura kapılmamalı.. Sözün Özü:

Küçük Musibetler Büyük Belalari Defedebilir

Bir gün adamın biri Mûsa peygambere geldi: -Ya Mûsa, ne olur duâ et de ben hayvanların dilinden anlayayım ve bundan kendime hisseler çıkararak daha iyi bir insan olayım, dedi. Hz. Mûsa: -Yürü, işine git, kaldıramayacağın yükün altına girme, bu hâlin senin için daha hayırlıdır” dedi. Adam dinlemedi, ısrar etti: -Ya Mûsa, ne olur hiç değilse kapımda yatan köpekle horozun dilini anlayayım” dedi. Adamın ısrarı karşısında Mûsa (as) her ne kadar bundan vazgeçmesi için uğraştıysa da, adam ısrar etti. Bunun üzerine Hz. Mûsa bu konuda onun için duâda bulundu. Adam sevinerek evine döndü. Ertesi sabah hizmetçisi evin avlusunda sofrayı kurarken bir parça ekmek fırlayıp düştü. Horoz koşarak bunu kaptı. Köpek onun davranışına kızdı: -Be horoz, bu yaptığın doğru mu? Sen buğday da yiyebilirsin, arpa da. Mısır da yiyebilirsin, başka küçük taneleri de. Bense bu kapıda ekmekten başka bir şey yeme imkânına sâhip değilim, neden benim rızkımı kapıyorsun? dedi. Horoz cevap verd

Herşeyde Bir Hayır Var

Birisi şöyle sordu: ‘Çevremde dürüst olmayan oyunbaz kimselerin çok istediklerine ulaştığını, her işlerinin yolunda gittiğini görüyorum ve diyorum ki ‘ben o kadar dua ettim, dinime bağlı dürüst bir insanım, ben hak etmiyor muyum; neden arzuladığım şeyler tam olacakken her şey tersine dönüveriyor?’  Bu soru bana bürokrat dostumun şu hat ı rasını hatırlattı: ‘Ankara’dan her İstanbul’a gidişimde Sakarya civarında yolun kenarındaki güzel bir evi çok beğenir ve bir gün sahiplenmeyi arzulardım. Eşimle oradan geçtiğimiz bir gün, satışa çıktığını öğrendik, sorduk. Fiyatı uygundu ve alabilirdik. Acele etmedik. Dönüşte yakınlardan bir kadın tarafından alındığını öğrenince içimiz sızladı, eşimle birlikte çok vahlandık. Ertesi yıl yine oradan İstanbul’a geçerken, evin yaşanan depremde yıkıldığını gördük. Gidip durumu sorduğumuzda, evin sahibesi hanımın yıkıntının altında kalıp öldüğünü öğrendik.’ Hayat kesitlerine kapsayıcı gözle bakan görür ki, huzur, elden geleni yaptıktan sonra, Allah’ın uyg

Allah'ın Rahmetinin Büyüklüğü

Bir mecusi Hz. İbrahim'den A.S misafir edilmesini istedi.İbrahim A.S  _Eğer müslüman olursan seni misafir ederim, dedi.Bunun üzerine mecusi gitti.Bundan dolayı Allah Teala İbrahim'e A.S vahyederek şöyle buyurdu:  _Ey İbrahim!neden ona dinini değiştirmeden yedirmedin.Oysa ben 70 seneden beri onun küfrüne rağmen kendisine yedirdim.Eğer onu bir gece misafir etseydin ne zararın olurdu?Bu vahiyden sonra İbrahim a.s mecusi nin ardına düştü.Onu çevirip misafir etti.Mecusi İbrahim'e a.s,  _Senin böyle davranmanın önce kovup sonra peşime düşmenin sebebi nedir,dedi.İbrahim A.S, hadiseyi olduğu gibi mecusiye anlattı.Mecusi hadiseyi dinledikten sonra,  _Bu kadar isyanıma ve mecusi olmama rağmen Allah c.c bana böyle mi muamele yapıyor,dedi.Sonra İbrahim'e a.s, bana İslam dinini telkin et, dedi ve müslüman oldu. Sözün Özü: Ne kadar Rahman ve Rahim ve ne kadar Cömert bir Rabbimiz var. Allah in Rahmeti her günahtan her kusurdan her hatadan büyük. Onun Rahmeti her şeyi ku

Allah Rızası ve Başarı

Odunculukla hayatını kazanan bir zat vardı. Allah'a karşı kulluk" vazifesini yapar, kimsenin ekşisine tatlısına karışmazdı. Bu zahit kişinin bulunduğu köyün yakınında bir köy daha vardı, onlar da dağda kutsal diye kabul ettikleri bir ağaca taparlar, ondan meded beklerlerdi. Oduncu, bir gün: «Şunların Allah diye taptıkları ağacı kesip odun edeyim, pazarda satarak ekmek parası kazanırım; hem de, bir kavmi Allah'a isyandan kurtarmış olurum» diye düşünerek Allah rızası için ağacı kesmeye karar verdi. Dağa doğru giderken karşısına acaip suratlı pis bir adam çıkarak nereye gittiğini sordu. Oduncu: - Halkın Allah diye taparak Allah'a isyan ettikleri ağacı kesmeye gidiyorum, dedi. Adam, oduncuya: - Ben şeytanım... O ağacı kesmene müsaade etmiyorum, deyince zahit oduncu, şeytana çok kızmıştı. Öldürmek için hücum ederek yere yatırdı ve üzerine oturup hançerini boğazına dayadı. Şeytan zahide: - Ey zahid, sen beni öldüremezsin. Allah bana kıyamete kada

Arefe ve Terviye günü

Terviye, Arefe gününden bir önceki güne denir. Terviye günü oruç tutmak çok faziletlidir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: (Allahü teâlâ, Terviye günü oruç tutan ve günah söylemeyen müslümanı elbette Cennete koyar.) [Ramuz] (Terviye günü oruç tutmak, bin köle azat etmeye, iki bin deve kurban kesmeye ve cihad için gönderilen bin ata bedeldir.) [Ebulberekat] Terviye gününden sonra Arefe günü gelir.  Arefe gününün önemi  Kıymetli geceye kendinden sonra gelen günün ismi verilir. Fakat Arefe ve Kurban bayramının üç gecesi böyle değildir. Bu dört gece, bugünleri takip eden gecelerdir. Arefe, yalnız Zilhiccenin 9. günüdür. Yani, kurban bayramından önceki güne denir. Ramazan bayramından önceki güne ve başka güne Arefe denmez. Arefe günü yapılacak işlerden bazıları şunlardır: Arefe günü sabah namazından, bayramın dördüncü günü ikindi namazına kadar, 23 farz namazın bitiminde selam verince, teşrik tekbiri okumak vacibdir. Bir kere, (Allahü ekber, Allahü ekber. La ilahe

Kuşlar Ne Söyler?

Tavus kuşu: Cezalandırdığın gibi cezalandırılırsın.  Hüdhüd: Merhamet etmeyene merhamet olunmaz. Göçeğen: Ey günahkârlar, Allahü teâlâdan af ve mağfiret isteyin! Kaya kuşu: Her canlı ölecek, her yeni eskiyip çürüyecektir. Kırlangıç: Ne yaparsanız, onu bulursunuz. Güvercin: Yeri göğü mahlûkatla dolduran Rabbimi, noksan sıfatlardan tenzih ederim. Kumru : Sübhâne Rabbiyyel-a’lâ. Karga: Allahü teâlâ her şeyi helak edecektir. Kustat kuşu: Susan, başına belâ ve musibet gelmesinden kurtulur. Papağan: Düşüncesi dünya olan kimseye yazıklar olsun! Doğan: Sübhâne Rabbî ve bihamdihî.