Kayıtlar

Eylül, 2013 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Allah’ın Varlığını Gösteren 3 Büyük Delil-Risalei Nur Yaklaşımı

Bizler Kur’an-ı Kerim’in Allah’ın kelamı ve kitabı olduğuna iman ettik Rabbimize sonsuz kere hamdederiz ki. Ama iman etmeyen insanların bu aşamada bizlerden delil istemesi de gayet normal.  Varsayalım ki bir Ateist yanımıza yaklaştı ve : ‘’Kur’anın Allah kelamı olduğuna nasıl inandın, neye dayanarak bunu söylüyorsun, neye güveniyorsun?’’ diye sordu. Bu soruya nasıl bir cevap vermemiz gerektiğini hiç düşündünüz mü arkadaşlar? Evet, asrın büyük mütefekkiri Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri’nin yazmış olduğu Risale-i Nurlarda öyle güzel cevaplar var ki bu sorulara yönelik, kısa ve sade bir şekilde sizlere özetlemek istiyorum.  Aslında bu sorunun cevabını Kur’an-ı Kerim kendisinin içinde olan bir özellikle, kendisi cevap veriyor. Yani Kur’an Allah’ın kelamı olduğunu kendi kendine ispat ediyor. Bu nasıl oluyor? Şöyle ki hiçbir insan tarafından taklit edilememesi, aynısının hiçbir şekilde yazılamaması, bir insanın yazmasının mümkün olmadığını apaçık bir şekilde ortaya koyuyor. 

İyi Geçinmenin Sırrı

Bir Deliye Bir Veli Rolü ... Ebu Müslim Havlani bir toplulukta konuşulanları dinler.Hemen hepsi de hanımından şikayette bulunmaktadırlar. Ancak Ebu Müslim’de şikayet filan yoktur.  Derler ki: – Veli gibi bir hanıma düştün de sesin sedan çıkmıyor değil mi? Omuzlarını silkerek cevap verir: – Bizimki veli filan değil kelimenin tam manasıyla delidir deli!… – Öyle ise derler nasıl geçiniyorsun böyle deli biriyle? Cevap verir: – Ben usulünü biliyorum da öyle geçiniyorum, kavga gürültümüz o yüzden olmuyor!… Büsbütün meraka düşerler. – Deli gibi biriyle kavgasız gürültüsüz geçinmenin usulü nedir ki? diye sormaktan kendilerini alamazlar.  Şöyle izah eder Ebu Müslim, geçinmenin sırrını.   Der ki: – Allahü Azimüşşan, Âdem Aleyhisselam’ı topraktan yarattığında bedenine önce aklı koydu. Akıllı bir adam oldu.  Sonra öfkeyi yarattı. Ona da Âdem’in bedenine girmesini emretti.  Öfke: – Ben dedi. Âdem’in bedenine giremem. Çünkü orada akıl vardır! Akılla ikimiz bir yerde asla duramayız!

Ahmağın Sevgisi Ayının Sevgisi Gibidir; Kini Sevgi, Sevgisi Kindir

Bir ayıya bir canavar musallat olmuştu. Bir yiğit de onu kurtarmaya gitti. Bu iyiliğe o yiğit sebep olup ayı canavardan kurtulunca, çaresiz hayvan Ashab-ı Kehf’in köpeği gibi adamın peşine takıldı. O müslüman yiğit hastalanıp yatınca, ayı gözcü olup onu bekledi. Oradan geçen birisi: “Bu hal nedir? Ey kardeş, ayıya bu teveccüh niye?” diye sordu. Yiğit, canavar hikâyesini anlattı. Adam da: “Aman ayıya gönül bağlama. Aptalın dostluğu düşmanlıktır. Ayı hileli ve zararlıdır.” dedi. Yiğit de: “Vallahi bana haset ettin. Ona değil sevgisine dikkat et!” dedi. Adam: “Aptalların sevgisi kötü bir şeydir. Benim bu hasedim onların sevgisinden iyidir. Ayıyı terk et, benimle yoldaş ol. Hemcinsini reddetme, ayıdan arkadaş olmaz.” dediyse de yiğit: “Hasetçi adam, yürü, kendi işine bak!” dedi.  Bunca söz yiğidin kulağına girmedi. Kötü zanna nasihat tesir etmez. Ondan el çekip ayının elini tuttu. Adam: “Gidiyorum, zira senin aklın başında değil.” dedi. Yiğit ise: “Var git, benim için hiç üzülme!” ded

Mesnevi'den Bir Hikaye

Çinliler “ Biz mahir ressamız, dediler. Rum halkı da dedi ki: “ Bizim maharetimiz daha üstündür.” Padişah “Sizi imtihan edeceğim; bakalım hanginiz davasında haklı” dedi.  Çinlilerle Rum diyarı ressamları hazırlandılar; Rum diyarı ressamları ilimlerine daha vakıf kişilerdi. Çin ressamları “ Bize bir hususi oda verin, bir oda da sizin olsun” dediler. Kapıları karşı karşıya iki oda vardı. Bir tanesini çin ressamlar aldı. Öbürünü de Rum ressamları. Çinliler, padişahtan yüz türlü boya istediler. Yüce padişah bunun üzerine hazinesini açtı. Çinlilere her sabah hazineden boyalar verilmekteydi. Rum ressamları “ Pas gidermekten başka ne resim işe yarar, ne boya!” dediler. Kapıyı kapatıp duvarı cilalamaya başladılar. Gök gibi tertemiz, saf ve berrak bir hale getirdiler. İki yüz çeşit renge boyanmaktansa renksizlik daha iyi. Renk bulut gibidir. Renksizlikse ay. Bulutta parlaklık ve ziya görürsen bil ki yıldızdan aydan ve güneştendir. Çinli ressamlar işlerini bitirdiler. Hepsi de yaptıkları re

Düşmanın Tavsiyesi

Adamın biri, birisiyle meşrevette bulunuyor, tereddütten kurtularak bir karar vermek istiyordu. Danıştığı adam ona dedi ki: “İyi güzel de eğer isabetli bir karara vermek istiyorsan benden başkasını bul da ona danış, daha iyi olur. Çünkü ben senin düşmanınım. Boşuna bana ümit bağlama zira düşmanın söyleyeceğine güven olmaz. Kendine dost birini bul çünkü dost dostun hayrını ve iyiliğini diler.  Kurttan bekçilik beklemek doğru olmaz. Bir şeyi bulunmayacak yerde aramak, aramamak demektir. Kim gerçek dostlarıyla düşüp kalkarsa külhanda bile olsa gül bahçesindedir. Fakat geçek dost olmayanlarla düşüp kalkan gül bahçesinde de olsa külhanda sayılır.  “Birine düşmanlıkta bulunduysan aradan yıllar da geçse ondan sakın, seni seven bir dostla danışarak soracağını sor,” dedi. Bunun üzerine danışan adam: “Ey iyi ve akıllı kişi biliyorum ki sen benim eski düşmanımsın, fakat akıllı ve tedbirli bir kişisin. Aklın benim zarar görmeme rıza göstermez,” dedi. Kaynak: Mesnevi

ALLAH’I Zikretmenin Karşılığı

Adamın biri her zaman “Allah Allah” diye zikreder bu zikirden dolayı ağzı bal yemiş gibi tatlanırdı. Bir gün şeytan gelip: “Ne durmadan Allah Allah deyip duruyorsun bunca zamandır Allah demene karşılık bir kerecik olsun Allah(c.c.) “lebbeyk kulum,” dedi mi sana. Hiç sende utanma sıkılma yok mu? daha ne kadar Allah deyip duracaksın?” dedi. Bunun üzerine adam utandı sıkıldı zikri bıraktı. Gönlü kırılmış bir hâlde yattı uyudu. Rüyasında Hz. Hızır’ı gördü. Hızır ona: “Neden yaptığın güzel işi terk ettin “Allah Allah” diye zikretmeyi bıraktın,” dedi. Adam: “Yaptığım onca zikre karşılık verilmedi. “lebbeyk-buyur-“ sesi gelmedi. Kapıdan kovulmaktan korktum,” dedi. Bunu üzerine Hz. Hızır: “Senin Allah demen, Allah’ın (c.c.) lebbeyk kulum-buyur kulum demesidir, Allah (c.c) isminin zikrini herkese nasip eder mi, bunu sana nasip etmesi az şey mi?” dedi.  Kaynak: Mesnevi

Nasuh Tövbesi’ nin Hikayesi

Vakti ile Nasuh adında bir adam vardı. Kadınlar hamamında tellallık ederek geçinirdi. Yüzü, kadın yüzüne benzerdi. Tüyü, tüsü yoktu. Erkekliğini daima gizlerdi. Kötülükte, hilede pek ilerde idi. Yıllarca tellallık etti, hiç kimse onun halinden, sırrından bir koku almadı, şüphelenmedi. Çünkü, sesi kadın sesine benzerdi, yüzü de kadın yüzüne. Çarşaf giyerek başını örter, yüzüne peçe takardı. Tövbe eder, tellallıktan ayrılmak isterdi, fakat kadın sevgisi, kafir nefsi onun tövbesini bozdurur dururdu. Bu kötü ve çirkin işler gören kişi, bir arifin yanına gitti ve ona; “Dualarında bizi hatırla!” diye yalvardı. O arif adam, onun gizlediği sırrı öğrendi, fakat açığa vurmadı. Hakk şarabını içen arifler, sırları bilirler fakat, onları örterler! Arif “Ey kişi eylediğin işten Allah sana tövbe nasip etsin!”  Nasuh bir gün hamamda tas doldururken, padişahın kızının birinin kıymetli bir cevheri kayboldu. Onu bulmak için her kadın aramaya koyuldu. Hamamın kapısını sımsıkı kapadılar; herkesin bo

Çocuklara İsim Koyarken Dikkat

Aileler çocuklarına Kuran’dan isim koymak isterken ismin anlamına çok dikkat etmeliler.Kuran’da geçen her kelimenin isim olmayacağı iyi bilinmeli ve ‘bu kelime Kuran’da geçiyor, isim olur” mantığıyla çocuklara verilmemelidir. Ayrıca bazı isimlerde sırf söylenişi güzel diye çocuklara konulmamalıdır. İsimde önemli olan, anlamının güzel olması, yaşadığı toplum ve kültüre yabancı olmamasıdır. Mesela; Sanem ismi çocuğa verilmemelidir, çünkü Sanem, ‘put’ demektir,  Samet ismi, ‘hiç kimseye muhtaç olmayan’ demektir. Bu sadece Allah’a mahsus bir durumdur, dolayısiyle isim olarak kullanılamaz. Aleyna sıkça duyduğumuz bir isim ama anlamı ,üstümüze bela, sıkıntı aksın’ demektir. Kezban ismi Kur’an’da geçiyor diye veriliyor. Oysa Kezban ‘yalancı’ demektir.  Çocuğa bu ismi koyarsanız, ‘yalancı, yalancı’ di ye çağırmak zorunda kalırsınız. Ayrıca; Resul, Nebi, Cebrail,Azrail, Mikail, İsrafil isimlerin konulması dinen hoş değildir. Bekir, ‘deve yavrusu’ demektir. Bu isim be

Ortak Aci, Ortak Huzun, Ortak Puruz

Bir gün, bir bilge, kendi türleriyle uçmayı reddeden iki ayrı cins kusa rastlar yol kenarında. Hayli merak eder bu iki farklı yaratığın nasıl olup da kendi aileleriyle, ait oldukları yerlerde yasamak istemediklerini, asil olup da bir yabancıyı kendi kardeşlerine yeğlediklerini. Biri karga, biri leylek...  O kadar farklıdır ki kuşlar ihtimal veremez birbirlerini sevdiklerine, türdeşleriyle değil de birbirleriyle uçmayı yeğlediklerine. Öyle ya, karga dediğin kargalarla uçmalıdır, leylek dediğinse leyleklerle. Yaklaşır ve merakla inceler kuşları.  Ta ki her ikisinin de topal olduğunu keşfedinceye kadar. O zaman anlar ki, birlikte kaçar, birlikte uçar, birlikte yasarlar beklenenlerin yanında tutunamayanlar.  O zaman anlar ki, sahip oldukları değil, sahip olmadıklarıdır kimilerini birbirlerine yakın kılan. Topal kuşlar birbirlerinin 'arızalarını bilir ve sömürmek ya da örtmek yerine kabullenirler öylesine.  En sahici dostluklar ortak varlıklar üzerine değil, ortak yok

Yanlızlık İçinde Ölümü Beklemek

Metro Gazetesi’nin haberine göre, bunlardan biri olan 58 yaşındaki Mariann Johansson, hayatı boyunca dört duvar arasında izole olmuş ve enerjisi boşalmış şekilde yalnız yaşamanın korkunç olduğunu belirtti. İsveç’te hiç arkadaşı ve dostu bulunmayanın bedeninin stresle yüklü olduğunu söyleyen psikolog Daniel Kraft, yalnızlığın birçok psikolojik hastalığa davetiye çıkardığını kaydetti. İsveç İstatistik Bürosu’nun 6 ay önce yayınladığı araştırmada ise yaşlı İsveçlilerin yüzde 63′ünün yalnız başına ölümü beklediği belirtilmişti. Haberi sabah okudum ve beni çok etkiledi. Sanırım Türkiye’de yavaş yavaş bu sona doğru gidiyor, özelliklede İstanbul. Neden ne olabilir sizce? Manevi ve kültürel değerlerimizin kaybedilmesi ve herkesin şehirlere yığılarak geçim derdine düşmesi. Sadece yaşlılarla kalsa, çocuklar bile toprağı, ninelerini dedelerini, akrabalarını görmeden buyuyor.  Özellikle İstanbul’da Psikolog ve Psikiyatr lara giden hem yetişkin hem de çocuk sayısı hızla artıyor. Be

Sır ve Kalb Gözüyle Bakmak ve Görmek

Gazneli Mahmud Han Şeyhü'r-Rabbânî Ebu'l-Hasan el-Harkânî Hazretleri'ni ziyaret için huzuruna çıktı. Bir saat kadar huzurunda oturdular. Gazneli Mahmud Han: -"Şeyh Ebû Yezid-i Bestâmî (k.s.) hazretleri hakkında ne dersiniz?" diye sordu. Şeyh hazretleri: -Bayezid-i Bestâmi Allah'ın veli kullarından bir erdi. Onu görüp, Ona tâbi olan hidâyet bulup kurtulur ve hiç şüphesiz saadete kavuşurdu," dedi. Gazneli Mahmud: -"Bu nasıl oiur? Ebû Cehîl, Efendimiz (s.a.v.) Hazretleri'ni gördü ama ebedî şakaavetten kurtulamadı?" dedi. Bu sorunun cevâbında şeyh hazretleri buyurdular: -"Ebû Cehü, Efendimiz (s.a.v.) Hazretleri'ni görmedi; o Muhammed bin Abdullah'ı gördü. Eğer o Rasûlüllah (S.A.V.) Haz­retleri'ni görmüş olsaydı, elbette imân eder ve böylece şekâavetten çıkıp saadete girerdi." Sonra Şeyh Ebü'l-Hasan el-Harkânî hazretleri buyurdular: -"Bunu Allâh-ü Teâlâ hazretleri'nin kitabın

Cennet'ten Dünya'ya Düşen Aşk Sembolü:Gül

Resim
Gül aslında çok özeldir.gülü anlamadan hangimiz aşkı,sevgiyi,hoşgörüyü,cömertliği anlayabilirizki. Gül güzel olduğu kadar acıtır bazen insanın yüreğini.gülü sevmesini bilmezsen gülün koruyucusu diken batar eline,gülü incitmeye kalkarsan diken izin vermez narin gülün incinmesine. Aslında gülü bize yine Mevlana anlatıyor.Mevlana nın dediği gibi. “ gülün dikeni var diye söyleneceğine,dikeni güzelleştiren bir gül var diye tebessüm et “. Gül nasıl şu yeryüzünü güzelleştiriyorsa Cennetinde yegane süsüdür. Mesela Peygamber Efendimiz(s.a.s) sevdiği kişilere Neslihan diye hitap edermiş.bunun sebebi cennet güllerinin en güzelinin adı Neslihan olduğu içindir. Görüldüğü gibi gül cennetten dünyaya düşen bir sevgi,aşk,hoşgörü,dostluk sembolüdür.bazen bu gül dalında bir çiçek,bazen bir kadın,bazen bir dost,bazen içimizdeki benliğimiz,bazende hayatın kendisidir.

Dünya Malı - İbretlik Bir Hikaye

Danyâl Aleyhisselâm bir çöle uğradı. Bir ses, -”Ey Danyâl! Dur! Acâiblikler gör!” dedi. Danyal Aleyhisselâm sağına soluna baktı bir şey görmedi. Yine yoluna devam etti. ikinci kere bir ses işitti. Danyal Aleyhisselâm, ikinci ses üzerine durdum, dedi. Birde ne göreyim bir ev beni kendisine çağırıyor. Ben de o evin içine girdim. Altından yapılmış bir yatak gördüm. Misk ve anber ile donatılmış. Üzerinde ölü bir genç vardı. Genç, ölü değil de sanki uyuyordu. Gencin üzerinde anlatılmayacak vasıfta birçok güzel süs eşyaları, altın ve mücevherat vardı. Sağ elinde altından bir yüzük, başında altından yapılmış taç vardı. Başı ucunda bir kılıç vardı. Yapraktan ve yeşilliklerden daha yeşildi. Bir baktım yatak­tan bir ses geldi: -”Bu kılıcı al ve üzerindekini oku!“ Bunun üzerine ben kılıcı aldım ve üzerindeki yazıları oku­dum. O kılıcın üzerinde şu yazılıydı: -”Bu, Samsam bin Avç bin Unuk bin Âd bin İrem’in kılıcı­dır. Ben binyediyüz (1700) sene yaşadım. Ben on iki bin cariye (kadın

Kenzül Arş Duası ve Fazileti

Peygamberimiz Hz. Muhammed(s.a.v)den rivayet edilmiştir.Şöyle buyuruyor…… -Cebrail bana dediki:“Ey Muhammed,kim ömründe bir kere bu duayı okursa,Allah´u Teala onu,kıyamet gününde yüzü ayın ondördü gibi parlak haşreder. Hatta bütün insanlar onu,bir peygamber veya melek sanırlar. Ben ve sen onun kabrinin üzerinde dururuz. Ona hesapsız ve azapsız,üzerine binip Cennete girmesi için Cennetten bir Burak getirilir. Sırat köprüsünden şimsek gibi geçer. Onun günahı denizlerden suyundan,yağmurların damlasından,ağaçların yapraklarından,kumların adedinden,taşlardan daha fazla olsa bile,kendisine kabul olunmuş(nafile)hac ve bin umre sevabı yazar. Korkan kimse olursa,Allah onu onu korktuğundan emin kılar. Susayan kimse okursa,Allah onun susuzluğunu giderir. Aç olan okursa,giyindirir,hasta okursa şifa verir,hastanın üzerine okunursa,hastalığından kurtulur,dünya ve yahut ahiret ihtiyaçlarından okursa Allah istediğini verir. Bir düşmandan veya sultandan korktuğu için okursa,Allah o

Granit Kanser Yapıyor

Resim
İç mekanlarda kullanımı hızla artan granitin sağlığa etkilerini belirlemek üzere İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü'nde (İYTE) yürütülen çalışma, çarpıcı sonuçlar ortaya koydu. Buna göre granitin kapalı, yeteri kadar havalandırılmayan alanlarda kullanımı akciğer kanseri riskini artırıyor. İYTE Kimya Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Polat tarafından hazırlanan "Granitlerden Kaynaklanan Radon Salınımı ve Sağlık Riskleri" başlıklı bilimsel literatür araştırmasına göre magmatik bir kayaç olan granit, bünyesinde diğer doğal taşlara göre daha yüksek miktarlarda uranyum ve toryum barındırıyor. Granitteki uranyum ve toryumun doğal olarak parçalanması sonucu ortaya çıkan radyoaktif etkiye sahip radon gazı ise yeraltı ocakları, binaların bodrum katları gibi yere yakın ve iyi havalandırılmayan alanlarda birikerek akciğer kanseri riskini artıracak seviyelere ulaşabiliyor. Akciğer kanseri kaynaklı ölümlerin ABD'de yüzde 10-15, İngiltere'de yüzde

Resûlullâh Efendimiz’e (S.A.V.) Salevât Okumanın Fazileti

Resûlullâh Efendimiz’e (s.a.v.) salevât okumaktan maksad, Allâh’ın emrine uymak ve Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) üzerimizdeki hakkını ödemektir. Salevât; Allâh’dan rahmet, meleklerden istiğfâr ve mü’minlerden duâ demektir. Salevâtın en kısa olanı “Allâhümme salli alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammedin” dir ki: “Ey Allâh’ım, Muhammed aleyhisselâmı dünyâda şerefli, namını yüce ve meşhûr, güzel dînini devamlı kıl, âhirette sevablarını sonsuz, kendisini her tâifeye şefaatçi, cennette yüksek ve nurlu vesîle makamına; Makâm-ı Mahmud’a kavuşturmakla onun ve Âlinin şanını yücelt.” demektir. Hadîs-i Şerîfte şöyle buyuruldu: • “Başka hiçbir gölgenin bulunmadığı kıyâmet gününde üç sınıf insan, arşın gölgesi altında bulunurlar. Onlar; ümmetimi sıkıntıdan kurtaran, sünnetlerimi ihyâ eden ve bana çok salevât getirenlerdir.” • Kim bana Cuma günü ve Cuma gecesi yüz defa salevât getirirse Allâh onun yüz ihtiyacını giderir. Onların yetmişi âhirete, otuzu da dünyaya aittir. Sonra Allâhü Teâl

Zimem Defteri

Osmanlılar zamanında Ramazan günlerinde tebdil-i kıyâfet ile, pek çok zengin, hiç tanımadıkları mıntıkalardaki bakkal, manav dükkânlarına gider, onlardan Zimem Defteri'ni (veresiye defteri) çıkarmalarını isterlerdi. Baştan, sondan ve ortadan rast gele sahifelerin toplamını yaptırıp, miktarını ödedikten sonra; "Bu borçları silin! Allah kabul etsin!" der, kendilerini tanıtmadan çeker giderlerdi. Borcu ödenen, borcunu ödeyenin kim olduğunu; borcu sildiren, borçtan kimi kurtardığını bilmezdi... Gizli verilen nâfile sadakanın, açıktan verilen nâfile sadakadan yetmiş kat dahâ sevâp olduğunu bilen zevât, yardımlarını mümkün olduğunca gizliden yapmaya gayret ederdi. Ecdadımız sağ ile verdiğini, sol elinden bile gizler, yaptıkları iyilikleri unutur giderlerdi.

Ne Söylediğin Değil Nasıl Söylediğin Önemlidir.

Ne Söylediğin Değil Nasıl Söylediğin Önemlidir. Bir padişah gece rüyasında tüm dişlerinin döküldüğünü, yemek bile yiyemez hale geldiğini görür. Sıkıntı içinde erkenden uyanır. Vezirini çağırıp sarayın rüya tabircisinin hemen huzuruna getirilmesini emreder. Uyku sersemi rüya tabircisi geldiğinde padişah rüyasını anlatır ve sorar:  "Tabircibaşı, bu rüya hayır mıdır, şer midir? Neye işarettir, hele bir söyle bakalım" der. Adam biraz düşünür; sonra söylemekte zorlanırcasına gergin bir yüzle: "Şerdir, Padişahım" der. "Uzun yaşayacaksınız; ama ne yazık ki, tüm yakınlarınızın gözlerinizin önünde birer birer ölüp sizi yapayalnız bıraktıklarını göreceksiniz." Bir an sessizlik olur; ardından padişah kükrer: "Tez atın şu adamı zindana, felaket habercisi olmak neymiş öğrensin!" Adam yaka paça götürülüp zindana atılır.  Padişah bir başka tabircinin bulunmasını emreder. Huzura getirilen ikinci tabirciye de rüyasını anlatıp sorar: "Söyle bakalım,

Sigara, Alkolden Tiksinti ve Kötü Huylardan Vazgeçmek Için

 Maide suresinin aşağıda gelen 90 ve 91. ayetlerini bir sürahi suya kurtulması istenen kişi için niyetlenerek (…….. doğma………. Kişi için) okuyup bu sudan içkiye müptela kişiye 15 gün içirilirse Insallah içkiden kurtulur biiznillah. 90- Ya eyyühellezıne amenu innemel hamru vel meysiru vel ensabü vel ezlamü ricsüm min ameliş şeytani fectenibuhü lealleküm tüflihun  ( Ey iman edenler! (Aklı örten) içki (ve benzeri şeyler), kumar, dikili taşlar ve fal okları ancak, şeytan işi birer pisliktir. Onlardan kaçının ki kurtuluşa eresiniz.) 91- İnnema yürıdüş şeytanü ey yukıa beynekümül adavete vel bağdae fil hamri vel meysiri ve yesuddeküm an zikrillahi ve anis salah fe hel entüm müntehun. ( Şeytan, içki ve kumarla, ancak aranıza düşmanlık ve kin sokmak; sizi Allah'ı anmaktan ve namazdan alıkoymak ister. Artık vazgeçiyor musunuz?)

1000 Yıllık Mutluluk Bilgisi Kutadgu Bilig'den 50 Kişisel Gelişim Dersi

1- Akıl senin için iyi ve yeminli bir dosttur. Bilgi senin için çok merhametli bir kardeştir.  2- Allâh'a sığın, onun emrine itaatsizlik etme!  3- Akıl süsü dil, dil süsü sözdür. İnsanın süsü yüz, yüzün süsü gözdür. İnsan sözünü dili ile söyler; sözü iyi olursa, yüzü parlar. 4- Allah'tan ne gelirse ona râzı ol!  5- Anlayış ve bilgi çok iyi şeydir; eğer bulursan, onları kullan ve uçup göğe çık.  6- Bir insan bütün dünyaya tamamen sahip olsa bile, sonunda dünya kalır; onun kısmetine ancak iki top bez düşer.  7- Bu dünya renkli bir gölge gibidir, onun peşine düşersen kaçar; sen kaçarsan o seni kovalar.  8- Bu dünyanın kusuru bin, meziyeti ise birdir. İnsan bunu nasıl geçirirse, o öyle geçer.  9- Bütün iyilikler bilginin faydasıdır. Bilgi ile göğe dahi yol bulunur.  10- Büyüklük taslayan kibirli ve küstah adam, tatsız ve sevimsiz olur; kibirli insanın itibari günden güne azalır. 11- Eğer kendine candan bağlı birisini arıyorsan, sözün kısası, kendinden daha candan b

Kız Kulesi

Resim
Ü sküdar’ın tarihi değerlerinden 2.500 yıllık Kız kulesi, İstanbul’un da en önemli simgelerinden biridir. Battal Gazi’den Afrodît’e kadar uzanan pek çok efsanesi anlatılır. Bu yüzden gizemini hâlâ korumaktadır.  Kızkulesi, Marmara ve Karadeniz’in sularının birleştiği yerde bulunuyor. Bu açıdan Hz. Hızır ve Hz. Musa’nın buluş­tuğu mekan olma ihtimali de çok yüksek. Klasik hikayeyi herkes bilir. Kendisine, çok sevdiği kızının on sekiz yaşına geldiğinde bir yılan tarafından sokularak öleceği söylenen kral çareyi yılanlardan uzak, denizin ortasında­ki kuleyi onarmakta bulur ve kızını da oraya kapatır. Ama kehanete engel olunmaz. Kuleye gönderilen üzüm sepetinden çakan yılan prensesi zehirler. Prensese demirden bir tabut yaptırılır. Ayasofya’nın girişine defnedilir.  Bugün, halâ daha bu tabutun üstünde iki delik vardır. Yılanın, prensesi ölümünden sonra da onu rahat bırakmadığına dair rivayetler de vardır.  Kuran ı Kerim’de, Kehf (Mağara) suresinde Hz. Hızır’la Musa’nın buluşmas

Şems Tebrizi nin Sözlerinden Derlenmiş 40 Kural

- Birinci Kural: Yaradanı hangi kelimelerle tanımladığımız, kendimizi nasıl gördüğümüze ayna tutar. Şayet Allah dendi mi öncelikle korkulacak, utanılacak bir varlık geliyorsa aklına, demek ki sende korku ve utanç içindesin çoğunlukla...Yok eğer Allah dendi mi evvela aşk, merhamet ve şefkat anlıyorsan, sende de bu vasıflardan bolca mevcut demektir. - İkinci Kural: Hak Yol' unda ilerlemek yürek işidir, akıl işi değil. Kılavuzun daima yüreğin olsun, omzun üstündeki kafan değil. Nefsini bilenlerden ol silenlerden değil! - Üçüncü Kural: Kuran dört seviyede okunabilir. İlk seviye zahiri manadır. Sonraki batıni mana. Üçüncü batıninin batınisidir. Dördüncü seviye o kadar derindir ki kelimeler kifayetsiz kalır tarif etmeye. - Dördüncü Kural: Kainattaki her zerrede Allah' ın sıfatlarını bulabilirsin, çünkü O camide, mescidde, kilisede, havrada değil, her yerdedir. Allah' ı görüp yaşayan olmadığı gibi, O' nu görüp ölen de yoktur. Kim O' nu